carl orff

darth sidious
uzun sure dinsizlikle ve nazi destekchiligiyle suchlandi. gerchek nazi olup olmadigi suphe goturur ancak fortuna imperatrix mundi’nin galasinda hitler ayakta alkislamistir.
seeyouindisneyland
10 temmuz 1895 yılında münih’te doğmuştur, 29 mart 1982 yılında münih’te ölmüştür.



müzik tarihinde carl orff’a benzeyen bir şahsiyet bulmak zordur. vaktiyle orlando di lassio’nun veya çağdaşı ve müzikli komedyalar yaratmaya hevesli orazio vecchi’nin madrigallerindeki mestedici hava; diğer taraftan antik devire düşkün olarak eski yunanlıların dramını yeniden canlandırmak isteyen floransalıların ümanizmi carl orff’u hatırlatabilir, bu ümanizmi ancak caldio monteverdi gerçekleştirebilmiştir. yoksa carl orff’u anlatmak için orta çağda şan gregoryen ile goilard’ların dinsiz havaları arasında yeri ve göğü birbirine bağlayan geniş dünya görüşünü mü, italyan rönesansının derin bilginliğini mi, veya – burada edebiyattan misaller vermeliyiz – abraham a santa clara’da, fischart’ta ve halk türkülerinde gizli olan şeyleri hayatiyet dolu bir ruhla ifade eden yaşama zevkini mi, eski yunanlıları mı zikretmeliyiz?

zikrettiğimiz bütün bu hususlarda isabetli taraflar vardır, fakat yine de hiçbiri orff’u tam manasıyla anlatamaz. çünkü orff’un şahsiyetinde yeni ve eşi olmayan bir dünyanın doğuşunu görüyoruz. onda yüksek bir zeka ile büyük bir hayatiyet, uzak mazi ile hal, ümanist bilgi ile sanatkarlık ender görülen şekilde bir araya gelmiştir. bu çok taraflı şahsiyet, hayatiyet dolu bir ışık saçmaktadır. bu ışığın böyle bir büyüklükte tezahürünü ancak eski yunanlılarda, orta çağın bazı şahsiyetlerinde ve vatan toprağında kökleşmiş halis halk sanatında (folklörde) bulmak mümkündür. vatanı olan bavyera’ya daima bağlı kalan orff, başlangıçtan itibaren, geçmiş asırların mühem olduğu kaynakların tükenmediğini de ispat etti. kendi kendine dikkatle tenkidi hedef tutan besteci, ilk gençliğinde yazdığı her şeyi bir tarafa bırakarak, bir dereceye kadar yeniden öğrenmeye başladı. cladio monteverdi’nin dünyasına girince bu yolu tuttu. onun eserlerini tekrar tekrar inceleyerek onlara yeni şekiller verdi. büyük bir sevgi ve istekle bu eserlerin iç yüzünü anlamak gayreti içinde, baleden başlayan ve dram yolunda ilerleyen kendi stilini yarattı.

tuttuğu bu yol isabetliydi ve sağlam esaslara dayanıyordu. çünkü hem terbiyecinin, hem de sanatkarın gayesini birleştirerek ikisini bir bütün haline getirdi. yaratıcılık faaliyetinin öz unsuru olarak ritmik buluşları kabul eden orff’un “schulwerk” (öğretici eser) adlı eseri bugün müzik pedagojisinin temeli olmuştur. diğer taraftan sahne eserleri de devamlı bir gelişme sayesinde çağdaş müzikli dramın örneği olmuştur. bu eserlerde dekoru, sözü ve hareketi bizzat şekillendiren orff, richard wagner’den beri ilk defa olarak gerçek tiyatroyu sanat ve fikir ifadesinin merkezi haline getirdi. bugünün ruhuna uygun olarak ataların ruhundan doğan bu yeni dramı yaratırken, meşgul olduğu eserler arasında sophokles ve shakespeare’in eserlerini (sadece “bir yaz gecesi rüyası” için yazılan müzikle değil), masalları ve halk piyeslerini, catull’un şiirlerini, benediktbeuren manastırında meydana çıkarılan orta çağdan kalma şiirleri, monteverdi ve hölderlin’in eserlerini incelemiştir.

coşturucu bir sahne kantatı olan “carmina burana” adlı eserindeki şiirlere ait eski orjinal melodiler bu arada ortaya çıkmıştır. bunlar neşredilince, orff’un müziğinin, onların ruhuna uygun olduğu iyice anlaşılacaktır. bu eserden itibaren orff, eski yunan edebiyatından alınan, aphrodite adlı ilahenin zaferini kutlayan “trionfi” adlı eserine kadar, uzun fakat devamlı inkişaf arzeden bir yol katetti. bu yolda yazdığı eserler arasında şunlar vardır: müzik bakımından çok zengin olan ve bir kral ile akıllı bir kızın haikyesinden alınan “akilli kiz” adlı oyun, “küçük bir dünyayı tiyatroda” temsil eden “ay” adlı piyes, “catulli carmina” (catullus’tan şiirler) adlı eserindeki aşk fikri etrafında fevkelade bir tesirle şekillendirilen sahne oyunları, temaşa denilen bir piyes nevinden hareket eden konusu eski bavyera’da geçen “die barbauerin” adlı tablolar serisi, sözlü ifadeyi yeni tınlayış esaslarına bağlayan “antigone” trajedyası. bu son eser tam manasıyla “trajedyanın doğuşu”nu teşkil eder. orff’un sonradan meşgul olduğu “oidipus” bunu bir daha teyit edecektir.

orff bu yolda yalnız olarak yürüdü. vaktiyle heinrich kaminski’nin öğrencisi olması önemli değildir. bundan daha önemli olan, önce tiyatro ve konser alanında orkestra şefliği faaliyeti, sonra da bizzat kazandığı bilgi ile bir yaratıcı ve öğretici sanatkar olmak yolunda kendi kendini yetiştirmesidir. werner egk ve karl marx gibi öğrencileri de kendi yollarını bizzat buldular. bu da, carl orff’un iyi bir öğretmen olduğunu en iyi şekilde gösterir. fakat orff’un ekolü – bu tabiri eski devirlerin anlamına göre kullanıyoruz -, onun uzun zamandan beri hasretini çektiğimiz yeni bir stil bulduğunu teyit eder mahiyettedir

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol